27 Ocak 2011 Perşembe

Ferhat Gerçek'in tişörtü nerede?

Ferhat Gerçek'in kim olduğunu daha önce yazmıştık. Bir polis kurşunu ile felç kalmıştı Ferhat.

Onu vuran polis/polisler hala bir hüküm giymediler. Ve vurulduğu an üzerinde bulunan tişört kayıp. Bu iş artık o kadar can sıkıcı bir hal almaya başladı ki, sormayın gitsin. Bu sebepten ötürü Fransa'da 500 af örgütü " Engin ve Ferhat Gerçek için adalet " sloganıyla bir eylem düzenlediler.

http://www.ivmedergisi.com/fransa-ferhatin-tisortu-nerde.html

10 Ocak 2011 Pazartesi

Özür..

Bir roman projesi sebebiyle bloga fazla vakit ayıramıyorum.

Anlayışınıza sığınmaktan başka çarem yok.

edit: Roman projesinin yerini öykü projesi alıyor. Hani bilin diye dediydim.

2 Ocak 2011 Pazar

Mösyö Burjuvazi



Hala hazırlanamayan karısı Elif hanıma lanet ederek masaya oturdu, bir kadeh votka doldurdu. Her davet öncesi yaşanan kıyafet krizi yine etkisini göstermekteydi. Bir türlü hazırlanamayan bir eş, geç kalmakta olduğu bir davet, ve davete gecikmenin belki de ağır faturası olarak hayata geçecek olan bir ihalenin kaybedilmesi. İçi sıkılmıştı. " Hadi hayatım " dedi içeriye doğru hafifçe bağırarak. " Geldim" sesi ile kadehi bir dikişte içmesi bir oldu. Karısı kırmızı renklerin hakim olduğu şık bir gece kıyafeti giymişti. Bu kıyafetler içersinde oldukça seksi gözüküyordu ya, şimdi sırası değildi..

Yol boyunca makyaj çantasındaki ruj ve çantasının köşesindeki ayna ile haşır neşir olan Elif hanıma baktıkça tebessüm ediyordu. " Ne kadar süslü oldun sen? " dedi karısının elini tutarak. " Abartma hayatım davete makyajsız mı gitseydim " dedi Elif hanım, kocasına cilve yaparak. Nihayet davet verilecek salona girmişlerdi. İçeriden hoş kokular geliyordu, servis yapan garsonlar ellerindeki tepsilerle bir oraya bir buraya koşturmaktaydılar. Kendilerini karşılayan insanların ellerini sıkıp lüzumsuz bir hal hatır sorma merasiminden sonra bir masanın başına çekilip davetin açılış konuşmasını beklediler. Daveti veren ünlü işadamı Recep bey, yeni projesini anlatmak üzere sinevizyonun önüne geçti. Alkış kıyametinden sonra inşaatına başlayacağı dev konutların resimleri ekranın ortasında belirdi. Şık takım elbisesi ile göz kamaştıran Recep bey, konuşmasına davete katılan herkese teşekkür ederek başladı. Yapacağı konutların özelliklerini bir bir sıraladı, yine alkışlar, tebrikler bravolarla karşılandı. Yüzündeki memnuniyeti az sonra, garson olarak içeri sızmayı başaran bir adamın söyledikleri ile bozulacaktı, fakat o anda böyle bir olasılığa ihtimal bile vermiyordu. Ta ki adamın silahını çıkararak kürsüye fırlamasına korku dolu gözlerle tanık olana kadar;

  • Recep bey, izninizle biraz da ben konuşsam ?

Salonda kısa bir sessizliğin ardından inanılmaz bir hengame koptu. İnsanlar kaçmak için birbirini ezmeye başlamıştı ki, iki el ateş sesinin ardından mikrofonda bir tok erkek sesi davetlilere seslendi;
  • Ya beni dinleyeceksiniz ya da buradan çıkamayacaksınız! Şimdi yerinizde durun ve beni dinleyin!

Salon bir anda sudan çıkmış balığa döndü, insanlar şaşkınlıktan ne yapacaklarını şaşırmışlardı ve hareketleri verlen komutun ardından anında kesildi. Ölüm korkusu ile birbirlerinin suratlarına bakıyor, bu ölümden zor dakikaların bir an önce geçmesini bekliyorlardı. Elif ve kocası tüm bu olup bitenleri korku dolu gözlerle izliyor, en köşeye geçip kendilerine bir zarar gelmemesi için uğraşıyorlardı. Derken bu derin sessizlik o tok sesin tekrar mikrofona geçmesi ile bozuldu;

  • Evet saygı değer davetliler. Sizin bu bol içkili, kahkahalarınızın havada uçuştuğu, mutluluk numaraları yaptığınız davetinizi böldüğüm için özür dilerim.

Güvenlik elemanları adamı etkisiz hala getirmesine getireceklerdi, fakat adam silahını Recep Bey'in kafasına dayamış, ve konuşmasını bu şekilde sürdürüyordu;

  • Anlatacaklarımdan dolayı biraz bana kızacaksınız, ama aranızda tüm pisliğine rağmen bana hak verenler de olabilir. Evet, sizler, milyonlarca dolar sahibi, zengin, birbirinden pahalı arabalara binen, birbirinden güzel kıyafetler giyen zavallı sizler. Neden mi zavallısınız? Çünkü hepiniz birbirinizin kopyası olmuş durumdasınız. Hiç birinizin diğerinden farkı yok. İçinizde daha fazla kazanmaktan başka bir şey düşünen var mı acaba? Ha, unuttum, hafta sonu yapacağınız golf kaçamağını atlamamak lazım. Zavallısınız, çünkü tek bir adamın karşısında tir tir titriyorsunuz. Zavallısınız, bana yalvaran gözlerle bakıp elimdeki metal parçasından çıkacak kurşunun size gelmemesi için o inanmadığınız tanrıya dua ediyorsunuz.

Recep Bey incelmiş sesi ile adama fısıldadı;

  • Ne olur yapma, ne istersen veririm beni öldürme!

Adam ise kendinden geçmiş, kahkahalarla izliyordu bu durumu. Sanki tiyatro gösterisindeymiş gibi rahat tavırları, izleyenlerde inanılmaz bir etki yaratıyordu.

  • Ne oldu Recep Bey? Biraz önce kazanacağınız milyon dolarları düşünerek keyifle anlatıyordunuz projenizi. Şimdi ise elimden bir kaza çıkmaması için bana yalvarıyorsunuz. Sahi, nasıl kazanacaksınız o milyon dolarları Recep Bey? Kaç insan ölecek inşaatınızda çalışırken? Kaç insanın emeğini sömüreceksiniz?

Recep Bey ve kalabalık, derin bir sessizliğe gömülmüştü. İçlerinden bir tek kişi bile konuşmuyor, güvenlik personelleri donmuşçasına adamı izliyordu.

  • Evet, sürem dolmak üzere. Birazdan kapı önünde polisler benim için gelecekler, pek kıymetli siz zengin, sermayedar, para babalarını korumak için beni öldürmeye çalışacaklar. Siz asalakların kararttıkları binlerce insanın hakkını hiçe sayarak, sizden hesap sormak için buraya gelen bana ateş edecekler. Siz Ekrem bey, evet evet buraya bakın sayın davetlim, arsa kapmak adına kaç tane gecekondu yıktınız bugüne kadar? Kaç tane insanı evsiz bıraktınız haberiniz var mı? Siz Elif hanım, ünlülerin dünyasında boy boy fotoğrafları yayınlanan siz. Kocanız size bu kıyafetleri alabilmek için kaç tane işçinin tepesine biniyor, kaç tane insanı sigortasız çalıştırıyor? Ya size ne demeli Osman bey, dünya devi kot markanızı daha da büyütmek için kaç tane işçiyi ömür boyu hasta ettiniz, öldürdünüz?

Salondan çıt çıkmıyordu.. Elif hanım giydiği gece kıyafeti ile aynı renk olmuş, sessizce duruyordu.

  • Evet. Size zavallılar demiştim, zavallısınız. Karşımda bir bana tapmadığınız kaldı şu mermiyi yememek için. Oysa sizin kurşun geçirmez cipleriniz, korumalarınız, güvenlik kameralı evleriniz vardı, şimdi ise çıplak bir bedenden ibaretsiniz. Sizi öldürmeyeceğim, buradan çıkmak için Recep Bey'i rehin alacağım. Arkamdan gelen olursa, istemeden sizi öldürmek zorunda kalırım. Gelmemenizi rica ediyorum.

Adam Recep Bey'i önüne alarak yavaşça kapıya doğru hareket etti. Son bir kez arkaya dönerek adeta şok geçiren kalabalığa seslendi;

  • Aslında ölmeyi çoktan hakediyorsunuz ya, neyse.