24 Aralık 2010 Cuma

300. Kez " Benim Annem Cumartesi.. "



  • - Ben bir anayım, benim sesimi duymak zorundasınız, beni dinlemek zorundasınız!

Fonda bandista'nın benim annem cumartesi şarkısı çalıyor. Yukarıdaki sözlerle irkiliyorum. Bir anne, çocuğunu arıyor. Fakat ne dinleyen var, ne sesini duyan. Onun devletle karşı karşıya gelmesinin tek sebebi, oğlunun veya kızının devlet görevlilerince alınıp kaybolması. Düşünün; bir gün kapınız çalınıyor ve evladınızı götürüyorlar. Bir gün geçiyor haber yok, iki gün geçiyor haber yok. Sonra siz bir yere başvurup evladınızı arıyorsunuz, ve size diyorlar ki, biz evladınızı daha önce görmedik, gözaltına da almadık!

Bir hukuk sisteminde insanları gözaltına alıp hukuksuz yere tutsak etmek devletin ayıbıdır. Fakat onları gözaltına alıp kaybetmek, yok etmek, tamamen insanlık suçudur. Her cumartesi günü ellerinde posterler, oğullarını kızlarını arayan insanların yanından geçerken şöyle bir bakacaksınız, sonra yolunuza devam edeceksiniz. Ta ki bu adaletsizlik sizi bulana kadar. Ne zaman ki sizin yüreğiniz yanacak, siz de o zaman cumartesi annelerinin yanına katılıp kahredeceksiniz dünyaya. O zaman anlayacaksınız dünyanın karşısına geçip bağdaş kurarak izlediğiniz o televizyondan ibaret olmadığını. Dünyanın adaletsiz bir yer olduğunu, insanların yok yere öldürüldüğünü. Annelerin çocuklarına hasret kaldığı, babaların hıçkıra hıçkıra ağlayıp çocuğunun özlemini gidereceği bir mezar bile bulamadığını. O zaman anlayacaksınız Veysel Güney'i, Hasan Ocak'ı..

O gün anlayacaksınız, sevdiklerinize, ailenize, tanıdığınıza karşı işlenmiş her suç aslında hayata karşıdır. Siz o suçları işleyenlerin yakasına yapışıp, kaybettikleri hayatların peşine düşeceksiniz.

O anneler ki, evlerindeki ocağı yemeksiz bıraktılar, ellerindeki yumağı şişi attılar, sokaklara, evlatlarını aramaya koyuldular. Kime gittilerse ilgilenen olmadı, kimi zaman terörist ilan edildiler, kimi zaman o yaşlarına rağmen polis copuna maruz kaldılar. Alınlarındaki kızıl bandı suç saydılar, ellerindeki kızıl karanfilleri suç saydılar, beyaz başörtülerini suç saydılar, ellerindeki oğullarının/kızlarının fotoğraflarını suç saydılar, ama boyun eğmediler. Göz pınarları kurudu ağlamaktan, söz kalmadı dillerinde söylemekten, ama onlar vazgeçmediler. Bir zamanlar devleti korumak için varolduğuna inandıkları polislerin şimdi coplarla bükük bellerine, tutmayan ayaklarına vurduklarını görünce anladılar gerçeği.

Bugün 300. kez oturacaklar Galatasaray meydanına. 300. Kere haykıracaklar evlatlarının isimlerini. 300 kez kahredecekler dünyaya, iktidara, düzene. Yine gözlerde hüzün, yine gözlerde yaş olacak annelerimizin. Bu 300. buluşmada, annelerimizin acısını hafifletmek için, orada olmalısın. Kaybettiği oğlu/kızının acısını elinden tutarak dindirmelisin. Karanfil olup sarmalısın annelerimizin o beyaz başörtülüsü başını. Kucaklamalısın onu, teselli etmelisin. Birlikte dövüşmelisin onunla, birlikte slogan atmalısın. Bu dünyada haksızlıklara karşı yalnız olmadığını haykırmalısın cumartesi annelerimize. Ne dersin, sence de onlar bunlardan daha fazlasını haketmiyor mu?

Ve aslında söylemelisin tüm dünyaya varolan gerçeği;

  • Kaybedenler, kaybetti!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder