11 Şubat 2011 Cuma

Okul Çıkışları





İlkokulu dar bir bahçesi olan, kapısının önünde ve kenarında seyyar satıcıların cirit attığı buca çakabey ilköğretim okulunda okudum. güzel günler geçirdim; özellikle arkadaşlarla pet şişe maçı yapmak hala tebessümle andığım ender heyecanlardan biridir. okul çıkışlarının benim için anlam kazanması kış ayına tekabül eder. yaz mevsimine nazaran kış ayında veliler çocukları üşümesin veya ıslanmasın diye her gün kapının önünden alırlardı yavrularını. bizim evimiz okula yakındı ve bu sebepten ötürü birinci sınıfın ikinci yarısından itibaren tek başıma gidip gelmeye başladım. 

o gün inanılmaz bir yağmur yağmıştı izmir'e. okulun bahçesi adeta bir gölü andırıyordu. hatta teneffüste dışarı bile çıkmamıştık biz pet şişe hastaları, koridorda oynadık biricik oyunumuzu. ders saatinin bitmesine yakın içimden geçirdiğim tek şey annem veya babamın beni bu fırtınadan kurtarmasıydı. çok yağmur yağıyordu, şemsiyem yoktu ve korkuyordum. neden korktuğumu bu yaşıma geldim hala hatırlamıyorum, anımsamıyorum. korkuyordum, belki de gökteki karanlık bulutların alev saçan şimşeklerinden, belki de yağmurun bir kurşun gibi üzerime boşalmasından. korkuyordum işte, tepeden tırnağa titriyordu bedenim. 

ders saati bitti, hepimiz evlerimize dağılabilirdik artık. okulun korunaklı merdivenlerinden dışarı adımımı atar atmaz ellerinde şemsiyelerle bekleyen insan kalabalığına rastladım. arkadaşlarımdan bir çoğu bu kalabalıkta kendisini bekleyenleri şıp diye buluyor, ufak bir öpüşme/ sarılmanın ardından şemsiyenin altında evlerine gidiyordu. sağıma soluma bakındım, ortalarda şişman kısa boylu bıyıklı bir adam ya da zayıf kumral tenli bir kadın arıyordu gözlerim. evet, annem ve babama bakıyordum fakat onlardan tek bir iz yoktu ortalıkta. saçlarım şimdiden ıslanmıştı, yüzüme akıyordu yağmurun tuzlu bileşeni. en sonunda annem ve babamın orada olmadığına kendimi inandırdım ve eve doğru yürümeye başladım. okuldan çıkar çıkmaz gözüm boş arazideki otoparka takıldı. arkadaşlarım büyük bir telaşla arabalarına biniyorlardı, emin değildim ama sanırım hepsi mutluydu. yağmurun yağması bir tek beni ve evsizleri üzmüştü galiba. 

hızlı hızlı koşmaya başladım. birden ağladığımı farkettim; yağmur suyu ile gözyaşlarım birbirine karışmıştı. hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, bir yandan da naylon ayakkabılarımla yere sert adımlar atarak koşuyordum. başımı gökyüzüne kaldırdığımda bulutların benimle alay ettiğini düşündüm. eve geldiğimde bana sarılmak isteyen anneme "sen beni sevmiyorsun sevsen gelirdin okula" dediğimi hatırlıyorum. başka da bir şey hatırlamıyorum.

o günden beri okul çıkışlarına denk gelmemeye özen gösteririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder