4 Şubat 2011 Cuma

Yoldaşlık mı Yozlaştık mı?



Bugün bir adam, karısı ile birlikte alışverişe geldiği Migros'ta, herkesin içinde bir personeli azarladı, ve egosunu tatmin ettikten sonra apple marka son model telefonunu çıkarıp karşıdaki insana "yoldaş" diye hitap etti. Evet, basit bir olay gibi gözükebilir ama benim için hafife indirgenecek bir şey değildi. Sosyalist literatürde her kesimin bu cümlenin ağırlığını hissetmeden ortaya saçmasına nasıl kıl olduysam, bu adamın böylesine iğrenç bir harekette bulunduktan sonra karşıdakine yoldaş diye hitap etmesine  de kıl oldum. Kanıma dokundu ve adamla kavga ettim.

İnsanlar sanırım bazı şeyleri yozlaştırmadan edemiyor. Bunu ilk önce Marx üzerinden yaptılar, hem de "o devrimci değil filozoftu" gibi saçma argümanlarla. Bilimsel sosyalizmin temelini atmış bir adamı kavgadan ayrı, sadece düşünceleri ile değerlendirmek, kapitalist sistemin insanlara attığı en büyük kazıklardan biri olsa gerek. Yozlaşma böyle başladı, yavaş yavaş ve derinden. Gelinen nokta içler acısı, adamın biri, hatta adam da değil bana göre, hiç bir sebep yokken sadece ve sadece egosunu tatmin etmek amacı ile bir kızı hüngür hüngür ağlatabiliyor, ve ardından hiç bir şey olmamış gibi karşıdaki insana "yoldaş akşam ne yapıyoruz/ yoldaş bence o şöyle değil" şeklinde cümleler sarfedebiliyor. Dayanamadım.

"Afedersiniz, biraz önce sizin hatanız olmasına rağmen-kasa bandında bulunan x bir ürün bu adama ait değilmiş, fakat kasa üstünde bulunduğu için kasiyer geçmiş- bu personeli azarladınız. Bir de şöyle düşünelim, bu kızın hatası var ve hata yaptı, sizi sinirlendirdi. Bu olasılıkta bile karşıdaki insanı incitecek sözler söylemenizin gereği var mıydı?" 

Adam bir an duraksadı, ne diyeceğini şaşırdı. "Sen kimsin ne karışıyorsun" diyebildi ancak.

"Ben ne mi karışıyorum? Yoldaş kelimesini sizin ağzınızdan duymak istemediğim için karışıyorum. Bu cümlenin anlamını bilip bilmediğiniz konusunda bir fikir yürütemem, umarım bilmeden kullanıyorsunuzdur. Eğer ki bildiğiniz halde bu cümleyi alelade bir biçimde kullanıp, şu personeli hüngür hüngür ağlatabiliyorsanız, sizin sosyalizm tahayyülünüzün içine tüküreyim."

"Terbiyesizleşme" dedi, oysa ki daha yeni başlıyordum.

"Asıl terbiyesiz olan sizsiniz beyfendi. Bu kızı azarladıktan sonra karınızın gözünde bir nebze daha mı yükseldiniz? Böyle bir ilişkiniz varsa, kusura bakmayın ama bu ilişkinin sonu gözükmüyor derim. Eğer sosyalizmin literatüründe yer etmiş bir cümleyi rahatça kullanabiliyorsanız, onun getirdiği kalıplar çerçevesinde hareket etmek zorundasınız. Yoksa her yerde benim gibi size müdahele edecek insanlarla karşılaşabilirsiniz. Emin olun sizi bu kızcağız gibi ağlatabilirim, o kadar kuvvetli olduğumu söyleyebilirim."

Karısı kolundan çekiştirdi adamı, iki dakika içersinde kayboldular. 

Kimbilir akşam o "yoldaş"ı ile ne yapacaktı bu adam. İnsanlar işkence tezgahlarında birbirine sırt verirken diyordu "yoldaş" diye. Bir koğuştan diğerine bir damla süt gönderiyorlardı. Ölümü göze alıyorlardı "yoldaş"ları için. 

Kasiyer kız gözünden akan yaşlara aldırmaksızın ince bir gülüş fırlattı bana. Hayır, aramızda bir aşkın başlangıcı değildi bu gülüş, gerçek anlamda "yoldaşlık"lığın ödülüydü.




1 yorum: